Her tasarım bir soruyla başlar: Bu mekân kimin için ve neyi yaşatmak için var olacak?

Terzi işi mimarlık, bu sorunun cevabını bulmadan hiçbir kalıba sığmaz, hiçbir çizgiye hapsolmaz. Çünkü bu anlayışta form, veriden önce gelmez; yaşama dair ihtiyaçlar netleştikçe, fikir olgunlaşır, yapı belirginleşir.

Biz her projeyi bir kumaş gibi ele alırız. Tıpkı bir terzinin, ölçü alarak diktiği bir giysi gibi… Yapının kabuğunu, yaşamın ritmine, insanın alışkanlıklarına ve hayallerine göre şekillendiririz.
Detaylar, yalnızca görsel bir süs değil; kişiliğin, aidiyetin ve hatıraların izlerini taşır.

Bu yüzden bizim için tasarım, sabırla örülen bir yolculuktur. Başlangıçta sislerin içinde silüet gibi beliren yapı, zamanla netleşir, anlam kazanır. Her çizgi niyetle atılır; her malzeme bilinçle seçilir.
Ve sonunda ortaya çıkan, yalnızca bir bina değil; içinde yaşanacak bir hayatın en zarif kabuğudur.